14 Ekim 2011 Cuma

BUNLAR MI YAPACAK

Türkiye yarım asırlık uğraşının sonunda nükleer santral yapmaya karar verdi. Santral yapma işini de Ruslara verdi.
Ruslar santrali, yap-işlet-sahip ol, tarzında yapacaklar. Yani yapacak, işletecek ve sahip olacaklar.

Türkiye, projeye sadece yer vererek katılacaktır.  Yapılan andlaşmaya göre ilk reaktör işletmeye alındıktan sonra Türkiye üretilen elektriğin yarısını 12.35 cent/kW karşılığında 15 yıl süreyle satın almakla yükümlüdür.

12.05.2010 tarihinde anlaşma imzalanır. Anlaşma her iki ülke parlomentosunda onaylanıp yürürlüğe girdikten sonra 13.12.2010 tarihinde Ankara’da “Akkuyu ngs Elektrik Üretim A.Ş. “ adında bir şirket kuran Ruslar çalışmaya başlarlar (?)

Japonya’daki tsunami sonrasında oluşan nükleer kazadan dolayı kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla çalışma yapması beklenen Ruslar, aradan geçen bir seneye yakın sürede hiçbir faaliyette bulunamazlar.

İnternet ortamında http://akkunpp.com/ adında bir site kurarlar. Bir senedir el sürülmeyen tek sayfalık siteyi açtığınızda aşağıdaki ekran gelmektedir. Dikkat ederseniz sitenin adı “akkuyu” ile başlaması gerekirken sadece “akku” ile başlamakta. Sanki harflere kıyamamışlar da “akkuyu” yerine “akku” yazmışlar.


Bu arada eğer sitedeki bilgilere inanıp Ankara için verilen 0312 442 60 00 numaralı telefonu sakın aramayın çünkü açan yok. O telefon numarası iptal edilmiş. Diğer bir ilginçlik ise; adresleri olarak hepsinde Office@akkunpp.com verilmiş olmasıdır.

Zurnanın zırt dediği yere gelirsek, sitenin adresi AKKUNPP.  Yani akkuyu bile değil. Bilindiği gibi NPP, Türkçesi Nükleer Güç Santrali olan kelimelerin İngilizce karşılıkları olan Nuclear Power Plant kelimelerinin baş harflerinden alınmadır. Böylece akkuyu’da yapılacak nükleer güç santralinin web adresinin akkuyungs.com veya akkuyungs.net olmasını beklersiniz.

İnternet explorer’e akkuyungs.com yazdığınızda ise aşağıdaki gibi bir sayfa çıkmaktadır. Rusça yazıldığı görülen sitenin ikinci bir sayfası yoktur. Demek ki, bir yıldır bu siteye de el süren olmamış.









Sitede bir senedir duran ve hiç değişmeyen uyarıya göre “site yapım aşamasındaymış.”  Bir senedir bir site yapamayanlar koskocaman nükleer siteyi nasıl yapacaklar bakalım göreceğiz.

Diğer alternatif adresleri denerseniz; akkuyungs.net yazdığınızda ise karşınıza başka bir site çıkmaktadır.



Siteyi incelerseniz, Ahmet Zegerek isimli bir yüksek nükleer fizikçinin şahsi sitesi olduğunu görebilirsiniz. Sitenin spotu ise her şeyi özetliyordu. “Nükleer teknoloji cehalete, ihmale, siyasete ve şakaya gelmez.”




Başka bir alternatif adresleri denerseniz; akkuyu-ngs.com yazdığınızda ise karşınıza yine aynı fizikçi tarafından hazırlanmış başka bir site çıkmaktadır. Com uzantılı bu sitenin spotu daha da çarpıcı “BİLGİLİLERİN İLGİSİZ OLDUĞU HER TOPLUMDA İLGİLİLER HER ZAMAN BİLGİSİZ OLUR.”




Domain durumuna bakmak için domain tescili yapan herhangi bir sitede arama yaptığınızda 09.12.2011 tarihi itibarı ile aşağıdaki gibi bir tablo ortaya çıkmaktadır.

Bilenler bilir, bilmeyenler için açıklayalım; akkuyungs içeren isimlerden akkuyungs.com adresini Ruslar 08.04.2011 tarihinde almışlar ama 04.12.2011 tarihine kadar (8 aydan beri)   hiçbir faaliyetleri yok. İşin komik yanı da bu ismi 1 yıllığına tescil ettirmişler. Belli ki, 2 veya daha fazla yıl tescil ettirmeye paraları yetmemiş….


Akkuyungs.net adresini 13.10.2011 de bir fizikçi almış, kişisel olarak hazırlamış. 



Akkuyungs.com.tr hariç diğer bütün isimler serbest, yanı alınmamış. İsteyen alabilir. Hatta almanızda fayda var, ileride Ruslara satarsınız….

Akkuyu ve ngs arasına – koyup, akkuyu-ngs şeklinde domain almaya kalkıştığınızda akkuyu-ngs.com hariç tüm versiyonların müsait olduğunu görebileceksiniz.



Bu da akıla iki ihtimal getirmektedir; ya Ruslar bu işi yeterince ciddiye almıyorlar ya da domain tescili yaptırmak için yıllığı 18 lira eden paraya kıyamamışlar.

Haydi “Bunların yıllığı 18 liradan başlıyor diye paraya kıyamadılar” diye düşünerek parasız sitelere bakalım dedik. Mesela facebook.com sosyal paylaşım sitesinde akkuyu diye yazıp arattığınızda karşınıza birçok sayfa çıkmaktadır. Buradaki YÜZLERCE SAYFA AKKUYU NGS ALEYHİNE HAZIRLANMIŞTIR.

Akkuyu NGS Elektrik Üretim A.Ş. adına açıldığı görülen aşağıdaki sayfaya dikkatlice bakılırsa hiç el değmediği kolayca görülebilir. Zaten bu yüzden beğenen sayısı 0 olmuş.


Arama alanına akkuyu ngs yazıldığında karşımıza bir de Türk ve Rus bayrakları konulmuş olan AKKUYU NGS A.Ş. isimli bir sayfa çıkmaktadır. Bu sayfaya da yıllardır el sürülmediği görülebilir.




Şimdi şu soruyu kendi kendimize ve ilgililerimize soralım “Bedava olan facebook.com gibi bir sitede bile bir yıldan beri adam gibi bir sayfa açamayanlar acaba Türkiye’nin ilk nükleer santralini nasıl yapacaklar?” 

Bize bu soruya cevap veremedik, bakalım ilgililerimiz ne cevap verebilecek?


necati yamaç

BUNLAR MI DENETLEYECEK?

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının    http://www.enerji.gov.tr/BysWEB/DownloadBelgeServlet?read=db&fileId=193583 adresinde NÜKLEER SANTRALLER VE ÜLKEMİZDE KURULACAK NÜKLEER SANTRALE İLİŞKİN BİLGİLER adlı bir kitap yayınlandı. Aklı sıra nükleer santralleri anlatacak olan bu kitabı hazırlayanlar ise Nükleer Enerji proje Uygulama Dairesi Başkanlığı. Bu daire başkanlığı ile Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun (TAEK) görevi RUSLARIN AKKUYDA YAPACAĞI NÜKLEER SANTRALİ DENETLEMEK. Bunlar denetleyecekse şimdiden geçmiş olsun.

Geçmiş olsun 1: Rusların yapacağı nükleer santrali denetleyecek olan daire başkanının nükleer enerji konusunda zırcahil olduğunun belgesi.


http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=6047 adresindeki bilgiler aşağıda verilmiştir.


1973 yılında Trabzon ili Şalpazarı ilçesinde doğdu. 1996 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldu. Hacettepe Üniversitesi Kamu Yönetimi-Yönetim Bilimi alanında yüksek lisans yaptı. 2005-2007 yılları arasında İngiltere’de Exeter Üniversitesinde Avrupa Birliği alanında master yaptı. Halen Hacettepe Üniversitesinde Yönetim Bilimi alanında Doktora yapmaktadır.

ÖSYM tarafından yapılan Uzman Yardımcılığı sınavını kazanarak Başbakanlıkta Uzman Yardımcısı olarak göreve başladı. Başbakanlığın Ekonomik ve Mali İşler Başkanlığı ile Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü birimlerinde çalıştı. Halen Başbakanlık İdareyi Geliştirme Başkanlığında Başbakanlık Uzmanı olarak görev yapmaktadır.

Yaptığı akademik çalışmalardan bazıları; ( HİÇBİRİ NÜKLEER ENERJİ İLE ALAKALI DEĞİLDİR)
1- “İngiltere, Hollanda ve ABD’de Daha İyi Düzenleme (Mevzuat) Çalışmaları ve Bu Çalışmalardan Türkiye İçin Çıkarılabilecek Sonuçlar”, Yasama Dergisi, Sayı: 9, Ağustos 2008
2- “Avrupa Birliğinde Mevzuat Kaynaklı Bürokrasinin Azaltılması Çalışmaları”, Türk İdare Dergisi, Sayı: 462, Mart 2009.
3- “Yeni Kamu Yönetimi Anlayışının Farklı Ülkelerde Uygulanabilirliği Sorunu”, Türk İdare Dergisi, Sayı: 461, Aralık 2008.
4- “Türkiye’de Bürokrasinin Azaltılması ve İdari Basitleştirmeye İlişkin Yapılmakta Olan Çalışmalar”, İdarecinin Sesi Dergisi, Sayı: 134, Temmuz-Ağustos 2009
5- “An Analysis of the Obstacles and Difficulties in The Introduction of the Common Agricultural Policy Reform”, METU Studies in Development, 2009



http://www.milliyet.com.tr/1999/01/20/siyaset/siy03a.html


BAŞBAKANLIK Personel ve Prensipler Genel Müdürü Özgün Ökmen, kapatılan Refah Partisi ve DYP ortaklığıyla kurulan 54. Hükümet döneminde, Başbakanlık'taki uzman yardımcılığı kadrolarının "Hizbullahçı ve Milli Gençlik Vakfı (MGV) kadrolarıyla doldurulduğunu" söyledi.

MİT Müsteşarlığı ve Emniyet'in, bu örgütlerle bağlantılı oldukları belirlenen 7 uzman yardımcısı hakkında Başbakanlığa gönderdiği raporların dikkate alınmadığı bildirildi.
Devlet Memurları Yasası'nın 125. maddesine eklenmesi öngörülen ve "irticai faaliyet bulunan kamu çalışanlarının işlerine derhal son verilmesini" düzenleyen tasarının yasalaşmamasının, bürokratik işleyişte engel oluşturduğunu vurgulayan Gökmen, Milliyet'in sorularını yanıtlarken, "Ben devletin açık, şeffaf bir bürokratıyım. İnandığınız bir sistemde, kendi kişiliğimi, kariyerimi ortaya koyarak bunlarla mücadele ediyorum" dedi.

Başbakanlığın en önemli makamlarından birini üstlenen Gökmen, irticayla mücadele için yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması gerektiğini söyledi.
55. Hükümet'in irtica karşıtı çalışmalarının başında görev aldığını belirten Gökmen, "Muhatapları çok iyi bilir. Bu muhataplar, Türkiye'yi 28 Şubat sürecine getirenlerdir. Başbakanlık, Erbakan'ın başbakanlığı ve Sakaryalılar Grubu döneminde, Hizbullahçı ve MGV üyesi kadrolarla dolduruldu. Bu kadrolar bugün hala çalışıyorlar" dedi.

Durumun devlet tarafından açıkça bilindiğini vurgulayan Gökmen, şöyle konuştu:
"İstihbarat birimlerinin, Başbakanlık Takip Kurulu'nun ve Mesut Yılmaz'ın da bilgisi var. Devlet herşeyi biliyor. Bu kişilerin uzmanlık zırhı var. Bu kişilerin davranışları, memuriyete uyumu, adaylık dönemindeki hal ve hareketleri, rejim karşıtı konuşmaları, Cumhuriyet'e, laikliğe karşı hareketleri, şu anda mümkün olduğu kadar zapturapta alındı."

İrticai faaliyetlere karışan kamu personeli hakkındaki çalışmalara, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'nın da bilgi desteği sağladığı kaydedildi.

Alınan bilgilere göre, Emniyet ve MİT'in 7 kişi hakkında hazırladığı, uyarı niteliği taşıyan rapor, 54. Hükümet döneminde Başbakanlık'ta kurulan sınav komisyonunca dikkate alınmadı.
Suçlanan kişilerin, dönemin Sınav Komisyon Başkanı Mesut Kınalı, Personel ve Prensipler Genel Müdürü Nevzat Pakdil, Başbakanlık Danışmanı Dr. Mete Gündoğan, Bakanlar Kurulu Sekreteri Ahmet Akman ve Başbakanlık Uzmanı Aytekin Yılmaz'ın onayıyla bu kişilerin işe alındıkları belirlendi.

Emniyet'in gönderdiği raporda, Hizbullahçı ve kapatılan RP ile bağlantılı MGV üyesi yedi kişiyle ilgili şu bilgilere yer verildi:

- M.A: SBF ülkücü faaliyetleri yürüten militan.

- E.Ç.: İBDA - C örgütü mensubu. Çeşitli bombalama olaylarına katılmış.

- B. D: MGV ODTÜ Bölüm sorumlusu.

- Ü. E : MGV'nin yurtlarında kalan bir öğrenci.

- M. Y: MGV'nin Gazi Üniversitesi yapılanmasında bölüm başkanı.

- Necati Yamaç: MGV Avrupa Milli Görüş Teşkilatı'ndan burs almış. MGV yurtlarında kalmış.

- İ. B. : PKK yanlısı.


Geçmiş olsun 2: Bu daire başkanlığınca Rusların yapacağı nükleer santrali anlatmak için http://www.enerji.gov.tr/BysWEB/DownloadBelgeServlet?read=db&fileId=193583 adresinde bir kitap yayınlandı. Baştan aşağı teknik hatalarla dolu bu kitabın en belirgin özelliği “google” tabanlı oluşudur.

Kitabı her kimler hazılamışsa “google”’a sormuş, oradan aldıklarını kendi fikri gibi yazmış. Kitapta yüzlerce teknik hata var ama burada sadece “google” kaynaklı yazıldığını gösteren hatayı belirteceğim. Diğer hatalar daha sonra yayınlanacaktır.

Adı geçen kitabın 10. sayfası 4. paragrafında “Nükleer enerji üretim zinciri, tümüyle ele alındığında sera gazı salımı konusunda en temiz seçenektir. Fosil yakıtların yanmasıyla açığa çıkan karbon monoksit, karbondioksit, sülfür dioksit ve azot dioksit gibi sera gazı oluşumuna sebep olan zararlı gazlar, nükleer santraller çalışırken atmosfere salınmaz.” denilmiştir.

Aynı kitabın 26. sayfa 1. paragrafında konuya ilişkin olarak  “Hızlı nüfus artışı ve ekonomik gelişme, enerji gereksinimini artırmaktadır. Üretilen enerjinin büyük çoğunluğu sanayi sektörü ve günlük kullanım için gerekli elektriğin üretiminde kullanılmaktadır. Dünyada elektrik üretiminin yaklaşık 2/3’si49 fosil kaynaklı yakıtlardan sağlanmaktadır. Fosil kaynaklı yakıtlar, enerji üretimi esnasında yanmasıyla küresel ısınmaya ve asit yağmurlarına sebep olan sera gazlarının (başta karbondioksit, karbonmonoksit, kükürt dioksit, azot dioksit, metan, ozon gibi gazlar) atmosfere salımlarına neden olmaktadır.” denilmektedir.

Bu hatalı bilgilerin alındığı kaynak ise: Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) resmi web sitesinde
http://www.taek.gov.tr/component/content/article/194-nukleer-enerji-ve-nukleer-reaktorler/796-nukleer-santrallerin-kuresel-isinmaya-etkisi-ne-kadardir.html adresinde  “Atmosfere bırakılan ve dünya ikliminde önemli değişikliklere sebep olan "sera gazları (başta karbondioksit, metan, azotdioksit olmak üzere, CFC, ozon gibi gazlar)" özellikle petrol, kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıtların yanmasıyla ortaya çıkmaktadır. Sera gazları salımlarının sabitlenmesi veya azaltılması amacıyla Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (İDÇS) 1992 yılında imzaya açılmıştır. Sözleşmenin amacı atmosferdeki sera gazı birikimini, insanın iklim sistemi üzerindeki tehlikeli etkilerini önleyecek bir düzeyde durdurmaktır.” Şeklinde verilmiştir.

Aynı bilgi Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) resmi web sitesinde
http://www.taek.gov.tr/component/content/article/194-nukleer-enerji-ve-nukleer-reaktorler/322-nukleer-enerji-cevre-dostumu.html  adresinde bu sefer “Atmosfere bırakılan ve dünya ikliminde önemli değişikliklere sebep olan "sera gazları (başta CO2, CH4, N2O olmak üzere, CFC, Ozon gibi gazlar)" özellikle petrol, kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıtların yanmasıyla ortaya çıkmaktadır.” Olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bırakın nükleer teknolojiyi, lisedeki kimya dersinden en azından beş alabilen her öğrenci, metan (CH4) ve ozon gazlarının fosil yakıtların yanması ile oluşmayacağını bilir.

Rusların yapacağı nükleer santrali denetleyecek iki kurum (TAEK ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Nükleer Enerji proje Uygulama Dairesi Başkanlığı) ilgililerinin dikkatine: CO2, CH4, N2O olmak üzere, CFC, Ozon gibi gazlar sera gazları olarak bilinirse de, hepsinin kaynağı farklıdır.

Metan (CH4) gazı, petrol ve kömür yataklarında birikir. Kömür yataklarında birikenine “grizu” derler. Metan, Hidrojenden sonra en kolay yanan bir gaz olduğu için kömür madenlerinde ortama karışan metan belli bir orana ulaştığında en ufak bir kıvılcımla patlayarak yanar. Madenciler buna “grizu patladı” derler
Petrol yataklarında biriken metana da “doğalgaz” denilir. Petrol kuyularından genellikle ilk önce gaz çıkar. Kuyulardan çıkartılan metan gazı piyasaya “doğalgaz” adı altında sunulur.


Lise kimya derslerinde aktivite diye bir kavram da okutulur. Kimyasal aktivite de denilen bu kavrama göre “Bir ortamda bir element ile birleşebilecek birden çok element varsa, ilk önce en aktif olan birleşir.”


Rusların yapacağı nükleer santrali denetleyecek iki kurum (TAEK ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Nükleer Enerji proje Uygulama Dairesi Başkanlığı) ilgililerinin anlayabileceği şekilde bir örnek vermek gerekirse “Kömür (C) ile demir oksit (Fe2O3) beraber ısıtılırsa, yüksek ısıda hem demir hem de kömür oksijenle birleşebilir ama kömür, demirden daha aktif olduğu için ortamda bulunan bütün oksijen atomları ilk önce kömür atomları ile birleşir ve demir açıkta kalır.” 

Ya da bunların daha kolay anlayabilmesi için daha basit bir örnek vermek gerekirse; kömürün üstüne benzin döküp ateşi verirseniz, benzin, kömürden daha aktif olduğu için, ilk önce benzin yanar. Ortamdaki benzin bittikten sonra yeterince ısı oluşmuşsa kömür daha sonra yanmaya başlar. Eğer ortamda yanmamış benzin barsa, ne kadar ısıtırsanız ısıtın kömürü yakamazsınız.

Fosil yakıtların yanmasından metan üretmeye gelince, aynı durum burada da söz konusudur. İster kömür, ister petrol, hangi fosil yakıtı yakarsanız yakın; hiçbir zaman yanma ürünü olarak metan elde edemezsiniz çünkü metan hem petrolden hem de kömürden çok çok fazla aktiftir. Bir ortamda metan, petrol ve kömür olursa ve ısı verilirse, ilk önce metan yanar. Metan bittikten sonra petrol yanar. Petrol bittikten sonra da kömür yanar. Sonuç olarak petrol veya kömürün yanma ürünleri arasında metanı saymak lise kimya bilgisine bile ters düşmektedir.

Ozona gelince, konu daha da çetrefilleşmektedir. Ozon dedikleri aslında oksijendir. Lisede kimya okuyan her öğrenci bilir ki; gazlar doğada genelde iki atomun birleşmesiyle oluşan moleküller halinde bulunurlar. Oksijenin O2 şeklinde gösterilmesinin sebebi budur. Yanı doğada iki oksijen atomu birleşerek bir oksijen molekülü oluşturur. İki atomu birbirine bağlayan çekim kuvvetine de “kimyasal bağ” denilir. Doğada normal şartlarda tek başına bir oksijen atomu bulamazsınız.

İki atomlu oksijen molekülüne atmosferin üst tabakalarında güneşten gelen ışımalar çarptığında iki atom arasındaki bağ kopabilir. Hiçbir oksijen atomu tek başına duramayacağı için ya gider başka bir oksijen molekülüne yamanarak, ya da üç tanesi birbirine yamanarak ozonu (O3) oluştururlar. Kısacası ozon gazı sadece atmosferin üst tabakalarında oluşur. Yer yüzünde ozon oluşmaz.

Kaldı ki, fosil yakıtlar yakıldığında oksijen ile birleştikleri için (Yanma denilen olay aslında yanıcı maddenin atomlarının oksijen ile birleşmesidir) ortamda zaten oksijen kıtlığı söz konusudur. Oksijen kıtlığın olan bir ortamda üç oksijen atomunun birleşerek ozon molekülü oluşmasını beklemek, RUSLARIN YAPACAĞI NÜKLEER SANTRALİ DENETLEYECEK OLAN BİZİM ELEMANLARIN BU İŞİ HAKKIYLA YAPABİLECEKLERİNİ BEKLEMEK kadar hayalperestliktir. 


necati yamaç